Son zamanlarda gündemde olan
çocukların cinsel istismarına ilişkin düzenlemede yapılacağı söylenen
değişiklik çoğu kişinin olduğu gibi benim de vicdanımı sızlattı. Çevremde görmekte ve bilmekteyim ki, çocukken
yaşanılan mutluluklar, kaygılar, edinilen alışkanlıklar bir insanın tüm yaşamı
demek. Ne kadar güzel ve mutlu bir çocukluk yaşadıysan ileride o kadar
dirayetli ve mutlu oluyorsun. Ne kadar kötü bir çocukluk yaşadıysan da o kadar
mutsuz ve ön yargılı. Toplum da buna göre şekilleniyor.
Çocukları ve hayvanları çok
seven, onları melek olarak nitelendiren ve onlar için her türlü yardıma koşa koşa gidecek bir avukat olarak ben de bu meselenin hukuki ve vicdani boyutuyla değerlendirmesi
gerektiğini düşünenlerdenim. Bu nedenle konuyu ilk olarak hem kendim
bilgilenmek hem de çocuk haklarını savunmaya gönül vermiş insanları
bilgilendirmek amacıyla hukuki yönüyle irdeleyip, sonrasında biraz vicdani ve
sosyal yönüyle kendimce değerlendirdim.
Tüm bu tasarı üzerindeki tartışmalara
ve yol açacağı zararlara değinmeden önce, çocuk tanımını Türk Hukuku ve
Uluslararası Hukuk çerçevesinde açıklığa kavuşturma ihtiyacı hissediyorum. Kısaca,
hukuk aleminde çocuk kimdir?
Yürürlükte olan Türk
Ceza Kanunumuz uyarınca 18 yaşını
doldurmamış kişi çocuktur . Özel bir kanun olan, Çocuk Koruma Kanununda ise, daha
erken yaşta ergen olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişilerin çocuk sayılacağı hüküm
altına alınmıştır.
Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Sözleşmesinde çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta
reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılacağı
düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanununda çocuk istismarına ilişkin düzenlemeler
yapılmış olup, bunlardan biri de değişiklik yapılmak istenen 103 üncü maddedir. Madde mevcut haliyle
“Çocukların cinsel istismarı
Madde 103- (Değişik: 18/6/2014-6545/59 md.)
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar
eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla
kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk
olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya
vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya
tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama
yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel
davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece
cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak
gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ
veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı
yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. (2)
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından
birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir
arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan
faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya
kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey
ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı,
koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim
yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet
ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki
fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci
fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b)
bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi
hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan
cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması
hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel
hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
hükmolunur.”
Şeklinde Kanunda yer almaktadır.
Çocuk haklarına ilişkin konuları
takip edenler tarafından bilindiği üzere, maddenin suçun nitelikli halini
düzenleyen;
“Cinsel istismarın vücuda organ
veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı
yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.”
Şeklindeki 2 inci
fıkrası Anayasa Mahkemesinin 12.11.2015 tarihli ve E.2015/26, K.2015/100 sayılı
kararıyla iptal edilmişti. İptal kararı ise, Resmî
Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girecek. Kısacası,
11.12.2016 tarihinde böyle bir hüküm yürürlükte olmayacak. Buna bağlı olarak, Yasal boşluk doğacak ve suçun cezasız kalma
durumu oluşacak. Bu nedenledir ki, kanımca
yerine getirilecek yeni yasa metninin yetkililerce ivedilikle görüşülmesi
gerekmekteydi.
Bildiğiniz üzere görüşmeler
sonucunda yasa tasarısı oluşturuldu ve 20 Kasım Çocuk Haklarını Koruma Gününden
2 3 gün önce
"(2) Cebir, tehdit,
hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine
kadar işlenen cinsel istismar suçundan, mağdurla failin evlenmesi durumunda,
Ceza açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının
ertelenmesine karar verilir. Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin
kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkıdaki hüküm açıklanır veya cezanın
infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi
durumunda, suçdan azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu
davasının düşmesine veya infazının ortadan kaldırılmasına karar verilir"
şeklindeki 2 inci fıkra yerine gelecek tasarı metni görüntülü ve basılı medya aracılığıyla önümüze sunuldu. Bize de
tasarıyı değerlendirmek düştü;
Öncelikle, yasa tasarısı
algılama yeteneği gelişmiş ve 15 yaşını tamamlamış çocukları kapsamayacaktır ve
dolayısıyla bu çocuklara uygulanmayacaktır.
Zira, maddenin 1 inci
fıkrasının (a) bendinde Cinsel istismar deyiminden;
On beş yaşını tamamlamamış
veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama
yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel
davranışın kastedildiği belirtilmiştir.
(a)bendinde ise, 15 yaşından
büyük ve anlama kabiliyetine sahip çocuklara bu madde hükmünün uygulanması için
cebir, tehdit, hile veya iradeyi sakatlayan başka bir neden olması şartına
bağlanmıştır.
Kısacası, 15 yaşını doldurmuş
çocuk karşı tarafla kendi rızası ile cinsel ilişkiye girmiş ve karşı taraftan şikayetçi
değilse, bu durum suç kapsamında değerlendirilmemekte olup, bundan sonrasında
da değerlendirilmeyecektir.
Ek olarak, , tasarı yürürlüğe
girmesi durumunda 16.11.2016 tarihine
kadar işlenen cinsel istismar suçlarına uygulanabilecektir. Yani, 17.11.2016
tarihinde 15 yaşından küçük bir çocukla cinsel ilişkiye girilmiş ise, fail
tarafından evlenilse dahi fiil suç kapsamında değerlendirilecek ve cezai
yaptırıma tabi olacaktır..
Bu şartlara son ek olarak ,
15 yaşını tamamlamamış olan çocuğun fail ile olan cinsellik içeren ilişkiyi zorlama, tehdit hile olmaksızın bir nevi kendi rızasıyla gerçekleştirmiş olması gerekmektedir.
Bu şartların hepsinin
birlikte gerçekleşmesi halinde, mağdur ile fail evlenirse hükmün açıklanmasının geri bırakılması, af değil, o an için ceza almaması durumu söz konusu olacaktır.
Zamanaşımı süresi içinde(20 sene
içerisinde) evliliğin failin kusuruyla
sona ermesi halinde ( buranın altını önemle çizmek istiyorum) ertelenen hüküm
açıklanacak ve ceza infaz olunacaktır.
Bu anlatılanlar çerçevesinde
fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının
ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suçtan azmettiren veya işlenişine
yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazının ortadan
kaldırılmasına karar verilecektir. ( Toplu yapılır ise, herkes paçayı
yırtacakmış.)
Bu kadar hukuki analizden
sonra, verileri incelemeye koyuldum. Tahmin edersiniz ki, resmi sayfalarda
çocuklara yapılan cinsel istismar konusunda çok az bilgi var. Hep bir rakamda
yuvarlama hareketi… Cinsel istismar diye alt başlık bile yok. Genellikle mağdur
çocuklar şeklinde rakamların içine yedirilmiş istatistikler. Ama 2014 yılında
kız çocuklarına en fazla Zeynep, erkek çocuklarına ise Yusuf ismi konulmuş bunu
öğrendim. Velhasıl kelam bulduğum sınırlı kaynak çerçevesinde aşağıdaki
rakamlara ulaştım;
Türkiye İstatistik Kurumunun
resmi sayfasında 2 Ağustos 2016 tarihinde yayınladığı resmi verilere göre;
Türkiye’de güvenlik
birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayısı 2015 yılında, 2014 yılına göre
%4,4 oranında artarak 303 bin 213 oldu. Çocukların %57,4’ünün 15-17 yaş
grubunda, %23,4’ünün 12-14 yaş grubunda, %18,9’unun ise 11 yaş ve altı çocuklar
olduğu görüldü. Güvenlik birimine 2015 yılında gelen veya getirilen çocukların
%66,9’u erkek, %33,1’i ise kız çocuğu oldu. Güvenlik birimlerine 2015
yılında gelen veya getirilen 303 bin 213 çocuğun %46,9’u mağdur sıfatıyla
güvenlik birimlerine getirildi
Güvenlik birimlerine mağdur
olarak gelen 142 bin 179 çocuğun %85,9’unu suç mağduru (yaralama, cinsel
suçlar, aile düzenine karşı suçlar ve diğer suçlar), %14’ünü takibi gereken
olay mağduru ve %0,1’ini ise kabahat mağduru çocuklar oluşturdu. Güvenlik birimlerine suç
mağduru olarak gelen 122 bin 209 çocuğun %62,4’ü yaralama, %10,4’ü cinsel
suçlar ve %7,8’i aile düzenine karşı suçlardan mağdur oldu. Ayrıca mağdur
çocukların %3,7’si kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, %3,6’sı tehdit, %3,5’i de
hırsızlık suçu mağduru oldu.
Yine Türkiye İstatistik
Kurumunun 2013 verilerine göre 121 717 çocuk mağdur sıfatıyla birimlere teslim
edildi ve yüzde 15 civarını cinsel suçlar oluşturuyor.
Çocuk Hakları örgütünün
araştırmalarına göre, 2014 yılında Türkiye’de bin 377’si erkek, 9 bin 718’i kız
çocuğu olmak üzere toplam 11 bin 95 çocuk cinsel suçlara maruz kaldı. Çocuklara
karşı en fazla cinsel suç işlenen il İstanbul olurken, İstanbul’u İzmir ve
Adana takip etti.
Çocuk İstismarına yönelik
Rapora çerçevesinde,
Adalet Bakanlığı’nın 2014
verilerine göre, her ay adli tıp kurumuna 650 çocuk cinsel istismarı vakası
gönderiliyor.
Açılan toplam dava
sayısı: 40.266
Karar çıkan dava
sayısı: 24.825
Mahkumiyet Kararı:
13.968
UNFPA, Dünya Nüfusunun
Durumu 2014 Raporu’na göre, her yıl 91 bin kız çocuğu anne oluyor ve tüm
evliliklerin 3’te 1’ini 18 yaş altı kız çocukları oluşturuyor. Dünya Sağlık
Örgütü ve Ankara Üniversitesi’nin hazırladığı Türkiye’de Üniversite
Öğrencilerinde Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşam Deneyimleri Araştırması Raporuna
göre;
·
Erkeklerin yüzde 8,7’si; kadınların yüzde 7,2’si çocukluklarında cinsel tacize
uğradı. Kız çocukları, akrabaları tarafından cinsel tacize maruz kalıyor.
İstismarcıların yüzde 9’u ise çocukla aynı evde yaşıyor.
·
Cinsel tacize uğrayan çocukların yüzde 37,1’i “tanıdığı ve evde yaşamayan
biri”, yüzde 25,2’si “evde yaşamayan bir akraba”, yüzde 11,3’ü “evde yaşayan ve
akraba olmayan biri”, yüzde 11,3’ü “çocuğun güvendiği biri”, yüzde 8,6’sı
istismarcının “evde yaşayan bir akraba”, yüzde 7,9’u “çocuğun bakımından
sorumlu olan biri (bebek bakıcısı vb.)” ve yüzde 33,8’i ise “bir yabancı”
olduğunu söyledi. Cinsel tacize uğrayan erkek çocukların yüzde 44,9’u “tanıdığı
evde yaşamayan biri” tarafından taciz edildiğini bildirmiş. Kız çocuklarında
ise tacizi gerçekleştirenler arasında en yüksek oran yüzde 32,9 ile “evde
yaşamayan bir akraba” oldu.
Raporlara
göre Türkiye’de çocuğa cinsel taciz suçlarının sadece %6 sı güvenlik
birimlerine ve adli Makamlara yansımış durumda. %94 ü ise çocuklar ve/veya
çocukların çevresi tarafından saklanıyor.
Tüm bu küçük herkesin yapabileceği matematiksel
hesaplamalar sonucunda ise, ortaya bir utanç tablosu çıkıyor maalesef. Daha da
geçmişe gidemedim çünkü, korktum. Bilirim ki, çok daha beter tablolarla
karşılaşılacak.
Görsel ve basılı medyada yetkililer tarafından bu
yasa tasarısının küçük yaşta kendi iradeleriyle cinsel ilişkiye girmiş,
aile kurmak isteyen “ ÇOCUKLAR” için hazırlandığı, önceki ve halen mevcuttaki düzenlemeler nedeniyle ailelerin mağdur olduğu söyleniyor.
Ben anlamıyorum 14 yaşında veya daha küçük yaşta
olan bir çocuğun hangi iradesinden bahsediliyor. Herkes kendini düşünsün bir
dakika… Ben 14 yaşındayken kendimden bile haberim yoktu.
Peki ya erkek çocuğuna tecavüz edildiği hallerde ne
olacak? Ki, bunun örneklerine son zamanlarda çokça rastladık. Evlendirmek için Hollanda Hükümetine mi
başvuracağız?
Para karşılığında satılan kız çocukları koca koca adamlar
tarafından zorla hamile bırakılıp ( pardon rızasıyla) , sonra dayak eşliğinde
korkutularak iyi ifadeye mi zorlanacaklar? Türkiye’de bu ifadenin yalan
olduğunu anlayacak ya da elini bu taşın altına sokacak bu meseleyle uğraşacak yeterli
sayıda okumuş veya okumamış iyi insan var mıdır? Nasıl ayırt edeceğiz?
İki sene önce gönüllü olarak bir davaya bakmıştım. Bir kız bir erkek çocuğu ikisi
de 15 yaşından küçük. Anne ile baba ayrılmış. Baba sonrasında evlenmiş. Velayet
annenin maddi durumu olmaması sebebiyle babaya verilmiş. Babayla üvey anne bir olmuş
bunları eşek sudan gelinceye kadar dövüyor. Baba aslında çocukları istemiyor yanında. Tüm komşular
şahit. Ama kadına inat olsun işte vermeyecek çocukları. Kapıdan içeri
almayacak, her gün vuracak köteği ama vermeyecek... Kadın sürünsün yeter ki. Anne perişan
çocukların velayeti için dava açtık. Çocuklar babadan af edersiniz it gibi
tırsıyor. Sizi dövdüğümü, evden attığımı söylerseniz ellerinizi yakarım, kemiğinizi
kırarım demiş sokağın ortasında. Çocuklara mahkemede aylarca itiraf ettiremedik. Ne hakim ne pedagog ne de annenin avukatı olarak ben dayak yediklerini, evden kovulduklarını... Korkudan Nuh dediler Peygamber
demediler. Ya şahit olmasaydı? O zaman ne olacaktı? İşte şimdi düşünme zamanı, ya cinsel istismara uğrayan
çocuğunda arkasında duracak yürekli bir şahidi yoksa?
Yürürlükte olan Medeni Kanunun yürürlükte olan
ilgili maddelerin gereğince on sekiz yaşını dolduran erkek veya kadın kimsenin
iznini almaksızın on yedi yaşını dolduran erkek veya kadın yasal temsilcisinin
izniyle (TMK 128: Hakim haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal
temsilciyi dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının
evlenmesine izin verebilir.) On altı yaşını dolduran erkek veya kadın
olağanüstü durum ve sebeplerin varlığı halinde hakim izniyle evlenebilir.
Çocuğun rızası var diyelim 2015 yılında
12 yaşında bir çocukla cinsel ilişkiye girmiş bir adam bugün o çocukla nasıl
evlenecek? Evlilik yaşında henüz bildiğim kadarıyla bir değişiklik yapılmadı. Bu
davalar kaç sene bekletici mesele ile derdest kalacak? Bu çocuklar kaç sene
yaşadıklarını saklamaları için zorlanacaklar?
Suça iştirak edenler neden serbest kalıyor?
Neden zaman aşımı süresi içinde sadece failin yani
birçok durumda tecavüzcünün kusuru ile sona ermesi halinde ceza tekrardan infaz
olunuyor? Madem fail suçsuz o yüzden bu yasa tasarısı hazırlanıyor, mağdurun evlilik
birliği içerisinde kusurluğu olduğu hallerde fail neden haklı nedenlere dayanarak boşanma
davası açamıyor? Yani sonuçta fail ile mağdur birbirlerini sevmişler, rıza
çerçevesinde cinsel ilişkiye girmişler, her şey bir yanlış anlaşılmadan ibaret…
En önemlisi kim bu insanlara savunmasız bir çocuğun hayatını mahvetme
hakkını veriyor? Neden bu kadar kötülük?
Ülke olarak ileri gideceğimize neden sürekli geri
gitme eğilimindeyiz?
Yukarıda alıntıladığım resmi rakamlar
değerlendirildiğinde, tüm bu çocukların hepsi rıza ile mi cinsel birliktelik
yaşamış?
Sabahın altı buçuğunda kafamda deli sorular...
Evlenmiş olanlar sevmediği hatta tiksindiği bir insanla birlikte aynı
yatağa baş koymaya zorlanmış. Vardır belki bir iki tane sevmiş, sevdalanmış.
Ama istisnalar kaideyi bozmuyor maalesef.