25 Kasım 2016 Cuma


        "Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarımn kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı yazar. Kitabın sayfalarını karıştırırken, Narkissos'u anlatan bir öyküye rastladı. Narkissos'un kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendi görüntüsüne öyle vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş. 
Ama kendi yazdığı hikayeyi böyle bitirmiyordu Oscar Wilde.
Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları Oreas'ların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde. 
-Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreas'lar.
- Narkissos için ağlıyorum. diye yanıtlamış göl.
- Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda oşu boşuna onun peşinden dolaşır dururduk, ama onu güzelliğini yalnızca sen görebildin yakından.
- Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl.
- Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye karşılık vermiş iyice şaşıran Oreas'lar. Her gün senin kıyılarına gelip sularına bakıyordu!
Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş;
- Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum.

- İşte çok güzel bir hikaye, dedi Simyacı. "

Paulo Coelho'nun Simyacı adlı muhteşem romanının aşırı anlamlı ön yazısıdır. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder