22 Kasım 2016 Salı

Gündeme dair biraz uyku sarhoşluğuyla yazılmış bir yazı...

Son zamanlarda gündemde olan çocukların cinsel istismarına ilişkin düzenlemede yapılacağı söylenen değişiklik çoğu kişinin olduğu gibi benim de vicdanımı sızlattı.  Çevremde görmekte ve bilmekteyim ki, çocukken yaşanılan mutluluklar, kaygılar, edinilen alışkanlıklar bir insanın tüm yaşamı demek. Ne kadar güzel ve mutlu bir çocukluk yaşadıysan ileride o kadar dirayetli ve mutlu oluyorsun. Ne kadar kötü bir çocukluk yaşadıysan da o kadar mutsuz ve ön yargılı. Toplum da buna göre şekilleniyor.  

Çocukları ve hayvanları çok seven, onları melek olarak nitelendiren ve onlar için her türlü yardıma koşa koşa gidecek bir avukat olarak ben de bu meselenin hukuki ve vicdani boyutuyla değerlendirmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Bu nedenle konuyu ilk olarak hem kendim bilgilenmek hem de çocuk haklarını savunmaya gönül vermiş insanları bilgilendirmek amacıyla hukuki yönüyle irdeleyip, sonrasında biraz vicdani ve sosyal yönüyle kendimce değerlendirdim.

Tüm bu tasarı üzerindeki tartışmalara ve yol açacağı zararlara değinmeden önce, çocuk tanımını Türk Hukuku ve Uluslararası Hukuk çerçevesinde açıklığa kavuşturma ihtiyacı hissediyorum. Kısaca, hukuk aleminde çocuk kimdir?

Yürürlükte olan Türk Ceza Kanunumuz  uyarınca 18 yaşını doldurmamış kişi çocuktur . Özel bir kanun olan, Çocuk Koruma Kanununda ise, daha erken yaşta ergen olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişilerin çocuk sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılacağı düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanununda çocuk istismarına ilişkin düzenlemeler yapılmış olup, bunlardan biri de değişiklik yapılmak istenen  103 üncü maddedir.  Madde mevcut haliyle
        
Çocukların cinsel istismarı
         Madde 103- (Değişik: 18/6/2014-6545/59 md.)  
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. (2)
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” 

Şeklinde Kanunda yer almaktadır.

Çocuk haklarına ilişkin konuları takip edenler tarafından bilindiği üzere, maddenin suçun nitelikli halini düzenleyen;

“Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.” 

Şeklindeki 2 inci fıkrası Anayasa Mahkemesinin 12.11.2015 tarihli ve E.2015/26, K.2015/100 sayılı kararıyla iptal edilmişti. İptal kararı ise,   Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girecek. Kısacası, 11.12.2016 tarihinde böyle bir hüküm yürürlükte olmayacak. Buna bağlı olarak,  Yasal boşluk doğacak ve suçun cezasız kalma durumu oluşacak.  Bu nedenledir ki, kanımca yerine getirilecek yeni yasa metninin yetkililerce ivedilikle görüşülmesi gerekmekteydi. 

Bildiğiniz üzere görüşmeler sonucunda yasa tasarısı oluşturuldu ve 20 Kasım Çocuk Haklarını Koruma Gününden 2 3 gün önce  

"(2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçundan, mağdurla failin evlenmesi durumunda, Ceza açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkıdaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suçdan azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazının ortadan kaldırılmasına karar verilir" 
şeklindeki 2 inci fıkra yerine gelecek tasarı metni görüntülü ve basılı medya aracılığıyla önümüze sunuldu. Bize de tasarıyı değerlendirmek düştü;

Öncelikle, yasa tasarısı algılama yeteneği gelişmiş ve 15 yaşını tamamlamış çocukları kapsamayacaktır ve dolayısıyla bu çocuklara uygulanmayacaktır.  
Zira, maddenin 1 inci fıkrasının (a) bendinde Cinsel istismar deyiminden;
On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın kastedildiği belirtilmiştir.

(a)bendinde ise, 15 yaşından büyük ve anlama kabiliyetine sahip çocuklara bu madde hükmünün uygulanması için cebir, tehdit, hile veya iradeyi sakatlayan başka bir neden olması şartına bağlanmıştır.  


Kısacası, 15 yaşını doldurmuş çocuk karşı tarafla kendi rızası ile cinsel ilişkiye girmiş ve karşı taraftan şikayetçi değilse, bu durum suç kapsamında değerlendirilmemekte olup, bundan sonrasında da değerlendirilmeyecektir.  

Ek olarak, , tasarı yürürlüğe girmesi durumunda  16.11.2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçlarına uygulanabilecektir. Yani, 17.11.2016 tarihinde 15 yaşından küçük bir çocukla cinsel ilişkiye girilmiş ise, fail tarafından evlenilse dahi fiil suç kapsamında değerlendirilecek ve cezai yaptırıma tabi olacaktır..

Bu şartlara son ek olarak , 15 yaşını tamamlamamış olan çocuğun fail ile olan  cinsellik içeren ilişkiyi zorlama, tehdit hile olmaksızın bir nevi  kendi rızasıyla gerçekleştirmiş olması gerekmektedir.

Bu şartların hepsinin birlikte gerçekleşmesi halinde, mağdur ile fail evlenirse hükmün açıklanmasının geri bırakılması, af değil, o an için ceza almaması durumu söz konusu olacaktır.

Zamanaşımı süresi içinde(20 sene içerisinde)  evliliğin failin kusuruyla sona ermesi halinde ( buranın altını önemle çizmek istiyorum) ertelenen hüküm açıklanacak ve ceza infaz olunacaktır.

Bu anlatılanlar çerçevesinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suçtan azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazının ortadan kaldırılmasına karar verilecektir. ( Toplu yapılır ise, herkes paçayı yırtacakmış.)

Bu kadar hukuki analizden sonra, verileri incelemeye koyuldum. Tahmin edersiniz ki, resmi sayfalarda çocuklara yapılan cinsel istismar konusunda çok az bilgi var. Hep bir rakamda yuvarlama hareketi… Cinsel istismar diye alt başlık bile yok. Genellikle mağdur çocuklar şeklinde rakamların içine yedirilmiş istatistikler. Ama 2014 yılında kız çocuklarına en fazla Zeynep, erkek çocuklarına ise Yusuf ismi konulmuş bunu öğrendim. Velhasıl kelam bulduğum sınırlı kaynak çerçevesinde aşağıdaki rakamlara ulaştım;

Türkiye İstatistik Kurumunun resmi sayfasında 2 Ağustos 2016 tarihinde yayınladığı resmi verilere göre;

Türkiye’de güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayısı 2015 yılında, 2014 yılına göre %4,4 oranında artarak 303 bin 213 oldu. Çocukların %57,4’ünün 15-17 yaş grubunda, %23,4’ünün 12-14 yaş grubunda, %18,9’unun ise 11 yaş ve altı çocuklar olduğu görüldü. Güvenlik birimine 2015 yılında gelen veya getirilen çocukların %66,9’u erkek, %33,1’i ise kız çocuğu oldu. Güvenlik birimlerine 2015 yılında gelen veya getirilen 303 bin 213 çocuğun %46,9’u mağdur sıfatıyla güvenlik birimlerine getirildi

Güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen 142 bin 179 çocuğun %85,9’unu suç mağduru (yaralama, cinsel suçlar, aile düzenine karşı suçlar ve diğer suçlar), %14’ünü takibi gereken olay mağduru ve %0,1’ini ise kabahat mağduru çocuklar oluşturdu. Güvenlik birimlerine suç mağduru olarak gelen 122 bin 209 çocuğun %62,4’ü yaralama, %10,4’ü cinsel suçlar ve %7,8’i aile düzenine karşı suçlardan mağdur oldu. Ayrıca mağdur çocukların %3,7’si kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, %3,6’sı tehdit, %3,5’i de hırsızlık suçu mağduru oldu.

Yine Türkiye İstatistik Kurumunun 2013 verilerine göre 121 717 çocuk mağdur sıfatıyla birimlere teslim edildi ve yüzde 15 civarını cinsel suçlar oluşturuyor.

Çocuk Hakları örgütünün araştırmalarına göre, 2014 yılında Türkiye’de bin 377’si erkek, 9 bin 718’i kız çocuğu olmak üzere toplam 11 bin 95 çocuk cinsel suçlara maruz kaldı. Çocuklara karşı en fazla cinsel suç işlenen il İstanbul olurken, İstanbul’u İzmir ve Adana takip etti.

Çocuk İstismarına yönelik Rapora çerçevesinde,

Adalet Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre, her ay adli tıp kurumuna 650 çocuk cinsel istismarı vakası gönderiliyor.
Açılan toplam dava sayısı: 40.266
Karar çıkan dava sayısı: 24.825
Mahkumiyet Kararı: 13.968

UNFPA, Dünya Nüfusunun Durumu 2014 Raporu’na göre, her yıl 91 bin kız çocuğu anne oluyor ve tüm evliliklerin 3’te 1’ini 18 yaş altı kız çocukları oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü ve Ankara Üniversitesi’nin hazırladığı Türkiye’de Üniversite Öğrencilerinde Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşam Deneyimleri Araştırması Raporuna göre;

· Erkeklerin yüzde 8,7’si; kadınların yüzde 7,2’si çocukluklarında cinsel tacize uğradı. Kız çocukları, akrabaları tarafından cinsel tacize maruz kalıyor. İstismarcıların yüzde 9’u ise çocukla aynı evde yaşıyor.

· Cinsel tacize uğrayan çocukların yüzde 37,1’i “tanıdığı ve evde yaşamayan biri”, yüzde 25,2’si “evde yaşamayan bir akraba”, yüzde 11,3’ü “evde yaşayan ve akraba olmayan biri”, yüzde 11,3’ü “çocuğun güvendiği biri”, yüzde 8,6’sı istismarcının “evde yaşayan bir akraba”, yüzde 7,9’u “çocuğun bakımından sorumlu olan biri (bebek bakıcısı vb.)” ve yüzde 33,8’i ise “bir yabancı” olduğunu söyledi. Cinsel tacize uğrayan erkek çocukların yüzde 44,9’u “tanıdığı evde yaşamayan biri” tarafından taciz edildiğini bildirmiş. Kız çocuklarında ise tacizi gerçekleştirenler arasında en yüksek oran yüzde 32,9 ile “evde yaşamayan bir akraba” oldu.

 Raporlara göre Türkiye’de çocuğa cinsel taciz suçlarının sadece %6 sı güvenlik birimlerine ve adli Makamlara yansımış durumda. %94 ü ise çocuklar ve/veya çocukların çevresi tarafından saklanıyor.

Tüm bu küçük herkesin yapabileceği matematiksel hesaplamalar sonucunda ise, ortaya bir utanç tablosu çıkıyor maalesef. Daha da geçmişe gidemedim çünkü, korktum. Bilirim ki, çok daha beter tablolarla karşılaşılacak.

Görsel ve basılı medyada yetkililer tarafından bu yasa tasarısının küçük yaşta kendi iradeleriyle cinsel ilişkiye girmiş, aile kurmak isteyen “ ÇOCUKLAR” için hazırlandığı, önceki ve halen mevcuttaki düzenlemeler nedeniyle  ailelerin  mağdur olduğu söyleniyor.

Ben anlamıyorum 14 yaşında veya daha küçük yaşta olan bir çocuğun hangi iradesinden bahsediliyor. Herkes kendini düşünsün bir dakika… Ben 14 yaşındayken kendimden bile haberim yoktu.

Peki ya erkek çocuğuna tecavüz edildiği hallerde ne olacak? Ki, bunun örneklerine son zamanlarda çokça rastladık.  Evlendirmek için Hollanda Hükümetine mi başvuracağız?

Para karşılığında satılan kız çocukları koca koca adamlar tarafından zorla hamile bırakılıp ( pardon rızasıyla) , sonra dayak eşliğinde korkutularak iyi ifadeye mi zorlanacaklar? Türkiye’de bu ifadenin yalan olduğunu anlayacak ya da elini bu taşın altına sokacak bu meseleyle uğraşacak yeterli sayıda okumuş veya okumamış iyi insan var mıdır? Nasıl ayırt edeceğiz? 

İki sene önce gönüllü olarak bir davaya bakmıştım. Bir kız bir erkek çocuğu ikisi de 15 yaşından küçük. Anne ile baba ayrılmış. Baba sonrasında evlenmiş. Velayet annenin maddi durumu olmaması sebebiyle babaya verilmiş. Babayla üvey anne bir olmuş bunları eşek sudan gelinceye kadar dövüyor. Baba aslında çocukları istemiyor yanında. Tüm komşular şahit. Ama kadına inat olsun işte vermeyecek çocukları. Kapıdan içeri almayacak, her gün vuracak köteği ama vermeyecek... Kadın sürünsün yeter ki. Anne perişan çocukların velayeti için dava açtık. Çocuklar babadan af edersiniz it gibi tırsıyor. Sizi dövdüğümü, evden attığımı söylerseniz ellerinizi yakarım, kemiğinizi kırarım demiş sokağın ortasında. Çocuklara mahkemede aylarca itiraf ettiremedik. Ne hakim ne pedagog ne de annenin avukatı olarak ben dayak yediklerini, evden kovulduklarını... Korkudan Nuh dediler Peygamber demediler. Ya şahit olmasaydı? O zaman ne olacaktı? İşte şimdi düşünme zamanı, ya cinsel istismara uğrayan çocuğunda arkasında duracak yürekli bir şahidi yoksa?

Yürürlükte olan Medeni Kanunun yürürlükte olan ilgili maddelerin gereğince on sekiz yaşını dolduran erkek veya kadın kimsenin iznini almaksızın on yedi yaşını dolduran erkek veya kadın yasal temsilcisinin izniyle (TMK 128: Hakim haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir.) On altı yaşını dolduran erkek veya kadın olağanüstü durum ve sebeplerin varlığı halinde hakim izniyle evlenebilir. Çocuğun rızası var diyelim  2015 yılında 12 yaşında bir çocukla cinsel ilişkiye girmiş bir adam bugün o çocukla nasıl evlenecek? Evlilik yaşında henüz bildiğim kadarıyla bir değişiklik yapılmadı. Bu davalar kaç sene bekletici mesele ile derdest kalacak? Bu çocuklar kaç sene yaşadıklarını saklamaları için zorlanacaklar?

Suça iştirak edenler neden serbest kalıyor?

Neden zaman aşımı süresi içinde sadece failin yani birçok durumda tecavüzcünün kusuru ile sona ermesi halinde ceza tekrardan infaz olunuyor? Madem fail suçsuz o yüzden bu yasa tasarısı hazırlanıyor, mağdurun evlilik birliği içerisinde kusurluğu olduğu hallerde  fail neden haklı nedenlere dayanarak boşanma davası açamıyor? Yani sonuçta fail ile mağdur birbirlerini sevmişler, rıza çerçevesinde cinsel ilişkiye girmişler, her şey bir yanlış anlaşılmadan ibaret…

En önemlisi kim bu insanlara  savunmasız bir çocuğun hayatını mahvetme hakkını veriyor? Neden bu kadar kötülük?

Ülke olarak ileri gideceğimize neden sürekli geri gitme eğilimindeyiz?

Yukarıda alıntıladığım resmi rakamlar değerlendirildiğinde, tüm bu çocukların hepsi rıza ile mi cinsel birliktelik yaşamış? 

Sabahın altı buçuğunda kafamda deli sorular...

Evlenmiş olanlar sevmediği hatta tiksindiği bir insanla birlikte aynı yatağa baş koymaya zorlanmış. Vardır belki bir iki tane sevmiş, sevdalanmış. Ama istisnalar kaideyi bozmuyor maalesef.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder